NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
9 - (2779) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا أسود بن
عامر. حدثنا
شعبة بن
الحجاج عن
قتادة، عن أبي
نضرة، عن قيس
قال:
قلت
لعمار: أرأيتم
صنيعكم هذا
الذي صنعتم في
أمر علي،
أرأيا
رأيتموه أو
شيئا عهده إليكم
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم؟ فقال:
ما عهد إلينا
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم شيئا لم
يعهده إلى
الناس كافة.
ولكن حذيفة
أخبرني عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: قال
النبي صلى الله
عليه وسلم "في
أصحابي اثنا
عشر منافقا. فيهم
ثمانية لا
يدخلون الجنة
حتى يلج الجمل
في سم الخياط.
ثمانية منهم
تكفيكهم الدبيلة
وأربعة" لم
أحفظ ما قال
شعبة فيهم.
[ش
(في أصحابي
اثنا عشر
منافقا) معناه
الذين ينسبون
إلى صحبتي.
كما قال في
الرواية
الثانية: في
أمتي. (سم
الخياط) بفتح
السين وضمها
وكسرها. الفتح
أشهر. وبه قرأ
السبعة. وهو
ثقب الإبرة.
ومعناه لا
يدخلون الجنة
أبدا، كما لا
يدخل الجمل في
سم الإبرة
أبدا.
(الدبيلة) قد
فسرها في
الحديث بسراج
من نار].
{9}
Bize Ebû Bckr b. Ebî
Şeybe rivayet etti. (Dediki): Esved b. Âmir rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be b. Haccac, Katâde'den, o
da Ebû Nadra'dan, o da Kays'dan naklen rivayet etti. Kays şöyle demiş: Ammâr'a
:
-- Ali'nin işi hakkında
şu yaptığınıza ne dersiniz? Bunu kendi re'yinizle mi yaptınız yoksa size
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in vasiyet ettiği bir şey mi? diye
sordum. Ammâr :
-- Bize Resululluh
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bütün insanlara bildirmediği bir şey vasiyet
etmiş değildir. Velâkin Huzeyfe bana Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den
naklen haber verdi. (Dediki): Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdular:
«Ashabımın içinde on iki
münafık vardır. Onlardan sekizi deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremezler.
Onlardan sekizine senin namına ateşden bir kandil yeter. Dördüne gelince...»
Bunlar hakkında Şu'be'nin ne söylediğini belleyemedim, dedi.
10 - (2779) حدثنا
محمد بن
المثنى ومحمد
بن بشار
(واللفظ لابن
المثنى). قالا:
حدثنا محمد بن
جعفر. حدثنا شعبة
عن قتادة، عن
أبي نضرة، عن
قيس بن عباد،
قال:
قلنا
لعمار: أرأيت
قتالكم،
أرأيا
رأيتموه؟ فإن
الرأي يخطئ
ويصيب. أو
عهدا عهده
إليكم رسول
الله صلى الله
عليه وسلم؟
فقال: ما عهد
إلينا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
شيئا لم يعهده
إلى الناس
كافة. وقال: إن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال "إن
في أمتي". قال
شعبة: وأحسبه
قال: حدثني
حذيفة.
وقال غندر:
أراه قال "في
أمتي اثنا عشر
منافقا لا
يدخلون
الجنة، ولا
يجدون ريحها،
حتى يلج الجمل
في سم الخياط.
ثمانية منهم
تكفيكهم الدبيلة.
سراج من النار
يظهر في
أكتافهم. حتى
ينجم من
صدورهم".
[ش
(ينجم) يظهر
ويعلو].
{10}
Bize Muhammed b. Müsennâ
ile Muhammed b. Beşşâr rivayet ettiler. Lâfız İbni Müsennâ'nındır. (Dedilerki):
Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be, Katâde'den, o da
Ebû Nadra'dan, o da Kays b. Ubâd'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş):
Ammâr'a:
— Harbetmenize ne dersiniz? Bunu kendi
re'yinizle mi yaptınız. Şüphesiz ki re'y bazan hata eder bazan isabet! Yoksa bu
size Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yaptığı bir vasiyet mi? diye
sorduk. O da :
— Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
bütün insanlara vasiyet etmediği bir şeyi bize vasiyet etmiş değildir, cevâbını
verdi. Ve şunu söyledi:
— Şüphesiz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem):
«Ümmetimin içinde...»
buyurdular. Şu'be demiş ki: Zannederim bana Huzeyfe rivayet etti, dedi.
Gunder şöyle demiş :
Zannederim: Ümmetim içinde on iki münafık vardır. Bunlar deve iğne deliğine
girinceye kadar cennete giremeyecek, onun kokusun da bulamıyacaklardır.
Onlardan sekizine senin namına dübeyle (yâni) omuzlarında meydana çıkacak tâ
göğüslerinden yükselecek ateşten bir kandil yetecektir, dedi.
11 - (2779) حدثنا
زهير بن حرب.
حدثنا أبو
أحمد الكوفي.
حدثنا الوليد
بن جميع.
حدثنا أبو
الطفيل قال:
كان
بين رجل من
أهل العقبة
وبين حذيفة
بعض ما يكون
بين الناس.
فقال: أنشدك
بالله! كم كان
أصحاب
العقبة؟ قال
فقال له
القوم: أخبره
إذ سألك. قال:
كنا نخبر أنهم
أربعة عشر.
فإن كنت منهم
فقد كان القوم
خمسة عشر. وأشهد
بالله أن اثني
عشر منهم حرب
لله ولرسوله
في الحياة
الدنيا ويوم
يقوم الأشهاد.
وعذر ثلاثة.
قالوا: ما
سمعنا منادي
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم ولا
علمنا بما
أراد القوم.
وقد كان في
حرة فمشى فقال
"إن الماء
قليل. فلا
يسبقني إليه
أحد" فوجد
قوما قد
سبقوه. فلعنهم
يومئذ.
[ش
(العقبة) هذه
العقبة ليست
العقبة
المشهورة بمنى،
التي كانت بها
بيعة
الأنصار، رضي
الله عنهم.
وإنما هذه
عقبة على طريق
تبوك، اجتمع
المنافقون
فيها للغدر
برسول الله
صلى الله عليه
وسلم في غزوة
تبوك. فعصمه
الله منهم.
(حرة) الحرة
الأرض ذات
حجارة سود.
والجمع حرار].
{11}
Bize Züheyr b. Harb rivayet
etti. (Dediki): Bize Eliû Ahmed El-Kûfî rivayet etti, (Dediki): Bize Velid b.
Cümey' rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû't-Tufeyl rivayet etti. (Dediki):
Akabelilerden bir adamla Huzeyfe arasında, insanlar arasında olağan bazı şeyler
vardı. O adam dedi ki :
— Allah aşkına söyle, Akabeliler kaç
kişiydiler? Bunun üzerine cemâat Huzeyfe'ye :
— Madem sordu, ona haber ver, dediler. Huzeyfe
şunu söyledi:
— Bize ondört oldukları haber verilirdi. Şayet
sen de onlardansan, bu cemâat onbeş kişi olur. Allah'a şehadet ederim ki,
onlardan onikisi hem dünya hayâtında, hem de şâhidler dikildiği gün Allah'a ve
Resulüne düşmandırlar. Üçünü ma'zur görmüştür. Cemâat:
— Biz Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in dellâlını işitmedik. Bu kavmin ne yapmak istediğini de bilmedik.
Taşlık bir yerde idi. Yürüdü ve:
«Gerçekten su azdır.
Benden önce onun yanına kimse varamaz.» buyurdu. Ama kendinden önce oraya
varmış bir kavim buldu da, o gün kendilerine lanet etti, dediler.
İzah:
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) ashab tâbirini kullanmakla benim sohbetime nisbet edilenler
mânâsını kasdetmiştir. Nitekim ikinci rivayette: Ümmetimin içinde, demiştir.
«Deve iğne deliğinden
geçinceye kader...» sözünden murad; ebediyyen demektir. Yâni; deve nasıl
ebediyyen iğne deliğine giremezse, bunlar da ebediyyen cennete
giremiyeceklerdir.
Buradaki Akabe, ensârın
bey'at ettikleri Mina'daki Akabe değil, Tebûk yolu üzerinde bir yerdir. Tebûk
gazasında münafıklar Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gadretmek için
orada toplanmış, fakat Teâlâ Hazretleri Resul-i Ekremini onlardan korumuştu.
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) arkasından gelen münafıkların
şamatasını duyunca, onları geri çevirmek için Hz. Huzeyfe'ye emir vermiş.
Münafıklar onu görünce Allah tarafından kalblerine korku düşerek acele geri
dönmüş ve orduya karışmışlardı. Hz. Huzeyfe, Peygamber'in yanına dönünce onları
tanıyıp tanıyamadığını sormuş; o da yüzleri zırhlı olduğu için kendilerini
tanıyamadığını, fakat hayvanlarını tanıdığım söylemişti. Bunun üzerine Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Allah onları bana
isimleriyle ve babalarının adlarıyla haber verdi. Inşaallah sabahleyin onları
sana bildiririm.» demişti. Bundan dolayı halk münafıklar hususunda bilâhere
dâima Hz. Huzeyfe'ye müracaat etmislerdir. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in bu münafıkların kimler olduğunu gizli tutması, fitne çıkmasından
endişe ettiği içindir, denilmiştir.
Huzeyfe (Radiyallahu
anh)'dan rivayet olunduğuna göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem),
Tebûk'de suyun çok az olduğunu haber almış, ashabına :
«Yarın Inşaallah Tebûk
suyuna varacaksınız. Ona kim varırsa, ben gelip emretmedikçe, kuşluk zamanına
kadar ktmse suya dokunmasın.» diye tenbihde bulunmuş, bunu dellâla ilân
ettirmişti. Çünkü su iplik gibi akıyordu. Derken münafıklardan iki adam
herkesten önce oraya vararak suya el sürdüler. Bundan dolayı Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendilerine sitem etmiştir. Sonra ashabı o sudan
avuçlarıyla azar azar alarak bir tuluma koymuşlar. Resulullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) bu sudan yüzünü ellerini yıkamış, ağzını çalkalamış ve suyu
kaynağına iade etmiş. Bunun üzerine su gürül gürül akmağa başlamıştı.